Uncategorized

Rasyonel Fitoterapi

Fitoterapi insanlık tarihi kadar eski bir tedavi uygulaması olmakla beraber son yıllarda gene yükselen değer halini almıştır. Ancak bununla beraber bazı soru işaretleri de oluşmaya başlamıştır;

  • Gerçek anlamda Fitoterapi nedir?
  • Kullandığım üründen nasıl emin olabilirim?
  • Aynı ürünle bazı farklı etkiler görmekteyim?
  • v.b.

Peki neden yukarıdaki soruları Sentezlenmiş Farmakolojik etkin maddeler için yöneltmiyoruz? Bu sorunun cevabını bu ürünlerin gelişimlerinde bulabiliriz.

Farmakolojik bir ajan geliştirirken binlerce molekül ile yola çıkılır; yıllarca süren etkinlik ve güvenlik araştırmalarından sonra ilgili otoriterlerden izin alınarak Faz çalışmalarına geçilir. Faz çalışmalarında bu molekülün ilgili endikasyondaki etkinliği ve mevcut tedavilere göre eşdeğerliği veya üstünlüğü ortaya çıkarılır. Tüm bu çalışmalar toplanarak İlaç Ruhsat Dosyası oluşturulur ve yetkili otoritere ilaç ruhsatı müracaatı yapılır. Ancak İlaç Piyasaya arz edildikten sonra Faz IV dediğimiz evre, ürün Pazarda bulunduğu süreci devam eder ve Farmakovijilans ile ürünün güvenirliliği sürekli gözlem altında tutulur.

drug_dev_1

Bilimsel açıdan bu mantık yürütmeye Tümevarım diyebiliriz. Tüm bu aşamaları geçen bir ürünün, ilgili endikasyonda etkinliğini fazla sorgulamayız. Ancak tıpkı Farmakovijilans gibi tüketicilerin de bunların kullanımı ile ilgili güvenlik kaygıları vardır; olası yan etki riskleri, advers etkiler v.b.

Tüm bu kaygılar insanları daha çok Fitoterapiye yöneltmektedir. Ancak aynı razyonalizmin ışığında Fitoterapötik bir ürün gelişimi nasıl olmalıdır?

phytotherapeutics

Bildiğimiz gibi Fitoterapide bazen bitkinin tamamı veya bazı kısımları, bazı durumlarda ekstreleri veya fraksiyonları kullanılabilir. Şayet Ekstre veya Fraksiyon söz konusu ise ilgili Fitokimyasalların ve bunların minimum etkili yüzdelerinin mutlaka bilinmesi gerekmektedir. Örneğin söz konusu bir Boswelia serrata ekstresi ise minimum %65 boswelik asit içerdiğinden emin olmalıyız. Bu nedenden dolayı özellikle ekstrelerin ilgili monograflarında belirtilen özelliklere sahip olduğundan emin olmalıyız.

İkinci aşamada bu Fitoterapötik ajanların biyolojik sistemlerdeki emilimleri, dağılımları ve atılım yolları gibi akibetleri incelenir. Bunlar tanımlandıktan sonraysa ilgili Fitoterapötik ajanın kontrol ve tedavi grupları arasındaki farklıları incelenir.

Özetle, araştırma konusu olan fitoterapötik ajanın, kullanımı sonucunda hangi metabolik değişimlere neden olduğunu ve hangi yolaklardan metabolize edildiğini bilmediğimiz sürece; hangi bitkisel ürünü kullanırsak kullanalım bu ürüne Fitoterapötik ajan dememiz gerçekçi olmayacaktır.

Genelde Fitoterapötik ajanlar yüzlerce (bazen binlerce) yıldır kullanıldığından dolayı, buradaki mantıksal çıkarıma Tümdengelim diyebiliriz. Bu ajanların güvenlikleri ile ilgili çok fazla kaygı bulunmamakla beraber, asıl soru işaretleri etkinliklerine yöneliktir.

Bu nedenden dolayı hastalıklarımızın tedavilerine yönelik fitoterapötik bir ürün tercih edilecekse, yukarıdaki metodoloji ile geliştirildiğinden ve klinik çalışmalar ile güvenliği ve etkinliğinden emin olduğumuz ürünler tercih edilmelidir.

İlaç Sanayisinin ve Eczacılarımızın en büyük sorumlulukları bu geliştirme aşamalarından geçmiş olan Fitoterapötik Ürünleri pazara arz etmeleridir.

Hasta açısından en önemlisi Fitoterapötik ürünlerin mutlaka Eczanelerden tedarik edilmesidir, zira size en yakın Fitoterapi Uzmanınız Eczacınızdır.

Sağlık Günler Dilerim.

Ecz. Levent Mendirme

Leave a comment